2023’te Türkiye-Suriye İlişkileri: Hasar Tespiti ve Güven İnşası – Serhat Erkmen
2022 yılı Türkiye-Suriye ilişkilerinde bir dönüşümün başlangıç tarihi oldu. Aslında yıl boyunca “Türkiye, Suriye’de yeni bir askeri operasyon başlatacak mı?” tartışması sık sık yaşandı. Özellikle Haziran ve Kasım 2022’de yoğunlaşan bu tartışmaların neticesinde yeni bir operasyon başlamadı. Ancak, küresel, bölgesel ve yerel faktörler, Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir dinamizmi tetikledi. Bu dinamizmi üç ana eksende tartışmak mümkündür.
2022
boyunca Türkiye-Suriye ilişkilerini etkileyen birinci eksen, Ukrayna’daki savaşın
Suriye’ye yansımaları oldu. Rusya, Ukrayna’da uzayan savaş nedeniyle
Suriye’deki askeri varlığının önemli bir kısmını bu ülkeden çekmek zorunda
kaldı. Suriye’de zayıflayan Rusya’nın yerini İran doldurmaya çalıştıkça, Türkiye
Rusya için Suriye denkleminde daha önemli hale geldi. Fakat Rusya, Türkiye’nin
operasyon taleplerine olumlu bir yanıt vermedi. Tersine, operasyon olasılığı
her gündeme geldiğinde, Ankara-Şam yakınlaşmasını sağlayabilmek için daha zorlayıcı
bir tavır takındı. Ukrayna’daki savaş Türkiye’nin Rusya ve ABD karşısında
göreli bir özerklik elde etmesini sağlamış olsa da bu özerklik dahi Türkiye’nin
Suriye’de tek taraflı hareket etme olanağı bulmasını beraberinde getirmedi.
Moskova’nın her seferinde iki devleti yan yana getirme isteğini daha güçlü dile
getirmesi yıl sonuna doğru sonuç vermeye başladı.
İkinci
eksen, Suriye’nin içindeki yeni dengelerdi. İç savaşın başlamasının üzerinden
11 yıl geçti. Sonuçta, Esad Yönetimi’nin “ayakta kaldığı” genel kabul görür
hale geldi. Ancak bu genel kabul Suriye’nin içinde yeni bir siyasal dizayn
gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Yüzbinlerce kişi öldükten ve milyonlarca
kişi ülkeden göç ettikten sonra hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmak mümkün
değildir. Bugün hala, Suriye Hükümeti ülkenin üçte birine yakın bir alana
hükmedemiyor. Gelinen noktada iç savaşın bitirilebilmesi için Şam’ın karşısında
üç ana engel olduğu söylenebilir: PKK/YPG terör örgütü, HTŞ terör örgütü ve
Suriyeli muhalifler. Sonuçta iç savaşın bitirilerek uluslararası camiaya
yeniden meşru bir aktör olarak dönebilmesi için Suriye Hükümeti’nin siyasi bir
uzlaşı sürecine ihtiyacı bulunuyor. Bu siyasi uzlaşı sürecinin başlayabilmesi
ise Şam’ın daha da güçlenmesiyle mümkün. Oysa, ülkenin petrol ve su kaynakları
PYD’nin, Türkiye’ye açılan sınır kapıları muhaliflerin, Halep’i Akdeniz’e
bağlayan yollar HTŞ’nin elindeyken Şam’ın güçlenmesi çok düşük bir olasılıktır.
Bu nedenle, Suriye Hükümeti’nin en azından bir alanda ilerleme sağlaması ve
gücünü artırarak siyasi süreci başlatması gerekmektedir. 2022 yılında Suriye
ekonomisinin yaşadığı krizlerin ana kaynağı enerji, üretim ve ticaret hatlarını
kontrol altında tutmakta yaşadığı güçlüktü. Bu nedenle, 2022 Şam’a bir gerçeği
çok ciddi olarak hatırlattı: Arap ülkeleriyle ilişkileri iyileştirme
uluslararası meşruiyet açısından önemli olsa da ülkede tam hakimiyeti sağlamak
için anahtar ülke Türkiye’dir.
Üçüncü
eksen ise, Türkiye’nin iç politikasında yaşanan değişim çerçevesinde tanımlanabilir.
Türkiye kamuoyu için Suriye meselesi on yıldan uzun süredir tartışılan bir konu
olabilir. Fakat, Suriye meselesi tüm bu süre zarfında hiçbir zaman iç
politikanın bu kadar önemli bir parçası haline gelmemişti. 2023’te yaklaşan
seçimler öncesinde Türkiye’deki Suriyelilerin varlığı birçok siyasi parti
tarafından hükümete karşı öylesine güçlü bir koz olarak kullanılmaya başladı ki,
Türk hükümeti 10 yılı aşkın bir süredir sürdürdüğü “mazlumlara ev sahipliği”
söylemini “güvenli geri dönüşle” değiştirmek zorunda kaldı. Üstelik, halkın
önemli bir kesiminin Suriye Hükümetiyle anlaşılması gerektiği konusundaki
söylemine desteği de hükümeti bu konuda güçlü adımlar atma yoluna yönlendirdi.
Özetle,
2022’in bahar aylarından itibaren çatışmanın ne zaman ve nasıl olacağı aylarca
tartışılsa da son günlerinde diplomatik atak ana gündemi oluşturdu. Bu anlamda
2022 Türkiye-Suriye ilişkilerinde tam bir dönüşüm yılı oldu.
2023’te
neler olabilir
2022’nin
son 15 gününde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun ve Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamaları 2023’te hızlı bir
trafiğe girileceğinin ilk işaretleri olarak kabul edilebilir. Elbette iki ülke
ilişkilerindeki gelişmeler taraflardan birisinin tek taraflı irade beyanları ve
girişimleriyle bir yere varamaz. Bu nedenle, Suriye Hükümeti’nin beklenti ve
çıkarları da dikkate alınmalıdır.
Suriye
Hükümeti ülkedeki iç savaşı tamamen sona erdirebilmek ve ülkenin tamamı
üzerinde kontrolü sağlayabilmek için Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyacaktır. Bir
kere, Suriye Ordusu PYD’nin etki alanını sınırlandırabilmek için yeterli askeri
güce sahip değildir. Benzer bir biçimde aynı durumun İdlib için de geçerli
olduğu söylenebilir. Tüm bunların yanı sıra Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin
desteklediği muhalif grupların kontrol ettiği bölgelerin tekrar Şam’ın
denetimine girmesi için de Türkiye-Suriye uzlaşısı şart görünmektedir. Fakat bu
sürecin bugünden yarına hemen başlaması dünyadaki benzer örnekler dikkate
alındığında pek de mümkün değildir.
İki
ülke ilişkilerinin son on yılı öylesine sert geçmiştir ki, herhangi bir
uzlaşının gerçekleşmesi için yetkililerin bir araya gelmesi sadece başlangıç
adımının atılması olarak görülmelidir. İki ülke arasında güven inşa edilmeden
somut adımlar atılmasının olanaksız olması, çok hızlı gerçekleşeceği düşünülen
bazı gelişmelerin zamana yayılacağını gösterecektir. Bu nedenle 2022
Türkiye-Suriye ilişkilerinde “dönüşüm”ün başladığı yıl olarak tanımlamak
mümkünse 2023’e ilişkin en önemli beklenti ise “güven inşası” ve “hasar
tespiti” yılı olmasıdır.
İç
savaşlar doğaları gereği çabuk parlayabilen ve yayılma özelliği gösteren
çatışma biçimleri olmasına rağmen sona ermesi uzun süren krizlerdir. Bu
nedenle, 2011 yılında Türkiye-Suriye ilişkileri birkaç ay içinde bozulmuş olsa
da bozulan ilişkinin tamirinin yıllar alması şaşırtıcı olmayacaktır.
Yılın
son günlerinde diyalog süreci gündeme geldiğinde Suriye’de hızla bir siyasal
uzlaşma süreci, Suriyelilerin ülkelerine geri dönmesinin başlaması,
çatışmaların sona ermesi ve ülkenin yeniden imarına başlanılması gibi ana
hususlar tartışılmaya başlasa da gerçekte tüm bunların zamana yayılacağı
söylenebilir. Her bir adımın beraberinde siyasal, toplumsal, askeri ve ekonomik
maliyetleri de beraberinde getireceği düşünülürse bir seferde devasa adımlar
atılması yerine bir yol haritasında uzlaşılması ve bu yol haritasının bazı
güncellemelerle hayata geçirilmesini beklemek daha mantıklı olacaktır. Bu
nedenle 2023’te Türkiye-Suriye ilişkilerinde gözlemlenebilecek en olası
gelişmeler silsilesi, bakanlar düzeyindeki görüşmelerin liderler seviyesine
taşınabilmesi için karşılıklı tavizler içeren adımlar olabilir. Ancak,
unutulmamalı ki, Türkiye ve Suriye’yi yeniden çatışmanın eşiğinden görüşme
sürecinin başlamasına getiren bölgesel denklemdeki değişim olduğu kadar her iki
ülkenin iç dinamiklerinde yaşanan hızlı dönüşümlerdi. Bu nedenle Ukrayna’daki
savaşın gidişatından Türkiye’deki seçimlere, Suriye’deki ekonomik krizden,
Irak’ta yaşanabilecek bir ABD-İran gerginliğine kadar tüm dinamikler 2023’te
iki ülke ilişkilerini etkileyecektir.
Doç. Dr. Serhat Erkmen, 1975’te İstanbul’da doğmuştur. 1998 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek Lisans ve Doktorası’nı aynı üniversitede tamamlayan Erkmen 2009’da Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nde göreve başlayan Serhat Erkmen 2018 yılına kadar bu görevini sürdürdü. O tarihten itibaren Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Anabilim Dalı öğretim üyesidir. Serhat Erkmen aynı zamanda ASAM, ORSAM ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü gibi Stratejik Araştırma Merkezleri’nde çeşitli görevlerde bulunmuş ve bu çerçevede Irak ve Suriye’de çok sayıda saha çalışması yürütmüştür. Çoğu, Irak, Suriye ve terörizm konuları üzerine birçok araştırma, rapor ve akademik çalışması yayımlanmıştır.
Bu Yazıya Atıf İçin: Serhat Erkmen , “2023’te Türkiye-Suriye İlişkileri: Hasar Tespiti ve Güven İnşası ”, Panorama, Çevrimiçi Yayın , 23 Ocak 2023, https://www.uikpanorama.com/blog/2023/01/18/se/
Telif@UIKPanorama. Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına/yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.