Afrika’da 11 Eylül: Darbeler Festivali – Volkan İpek

Tarih olarak 11
Eylül, en azından uluslararası ilişkilerde ve 2001 yılından beri, Amerika
Birleşik Devletleri’ne yapılan terör
saldırılarıyla anılıyor. O gün İkiz Kulelere ve Pentagon’a yapılan saldırılar sonucu ortaya
atılan ve Bush doktrini ve Başkan Bush tarafından başlatılan teröre karşı savaş
neredeyse tüm ülkelerin dış politikasını etkiledi, 21. yüzyıl uluslararası
ilişkilerinin yorumlanmasında önemli bir parametre oldu. Tüm önemine rağmen,
söz konusu saldırıların 2001 yılından önceki 11 Eylül tarihlerinde yaşanan pek
çok olayı gölgede bırakmasına izin verilmemeli. Bunlardan biri 11 Eylül 1973
tarihinde Şili’de gerçekleşen ve
General Augusto Pinochet’nin Cumhurbaşkanı
Salvador Allende’yi başkent Santiago’daki La Moneda
Başkanlık Sarayı’ndan intihara sürüklediği darbedir.  Şili’de bu sene 1973 darbesinin 50.
yıldönümünde Pinochet’yi ve askeri
darbeleri kınamak için çeşitli etkinlikler düzenleniyor
. 11 Eylül 2023 tarihinde Santiago’da düzenlenecek
olan demokrasi festivali dünyada büyük yankı uyandıracak gibi görünüyor.

Şilililer 1973 darbesinin 50. yıldönümünü böyle bir festivalle anmak için
hazırlanırken Asya ve Latin Amerika ile birlikte Küresel Güney olarak
tanımlanan Afrika kıtası çeşitli darbelere tanık oluyor. 2020 yılından günümüze
gelinen süreçte Gine’de, Sudan’da, Nijer’de, Gabon’da ve Sao Tome ve Principe’de birer, Mali’de ve Burkina Faso’da ise ikişer olmak üzere toplam dokuz başarılı darbe girişiminin olduğu
Afrika’da 1950 ve 2022 yılları arasında toplam 214  darbe girişimi yaşandı. Bu girişimlerin 106 tanesi başarılı oldu. Aynı dönemde Latin
Amerika’da  146, Asya-Pasifik’te 49,
Ortadoğu’da 44, Avrupa’da 17 ve Güney Asya’da 16 darbe girişimi gerçekleşti.
Tüm bu coğrafyalarda yaşanan toplam 486 darbe girişiminin 214’ünün yaşandığı
Afrika askeri yönetim rekorunu bir zamanlar Eric Nordlinger’in “En yüksek askeri rütbe Cumhurbaşkanlığı’dır” esprisi yaptığı Latin Amerika’dan almış oldu.

İlginçtir ki, 2011 yılındaki Arap Baharından sonra toplam 48 darbe
girişiminin yaşandığı Afrika hakkında 1960’lı yıllarda çıkan
makaleler gelecekte herhangi bir darbe öngörmemişti. Buna rağmen Güney Afrika
Cumhuriyeti dışındaki tüm Sahraaltı ülkelerinde en az bir darbe girişimi
yaşandı. Bu ülkelerden Sudan 13, Sierra Leone 11, Nijerya 8 darbe girişimiyle
ilk üç sırayı paylaştılar. Bazı darbe girişimleri dünya tarihine de geçti. Örneğin 1966 yılında Orta
Afrika Cumhuriyeti’nde Jean Bedel Bokassa’nın gerçekleştirdiği darbe ile birlikte dünyanın en küçük, en kısa süren ve
taç törenine herhangi bir Avrupalının gitmediği tek imparatorluğu kuruldu. 1976
ve 1979 yılları arasında bir imparatorluk olarak yönetilen Orta Afrika’nın imparatoru kendini Napolyon Bonaparte ile özdeşleştiren Jean Bedel
Bokassa’ydı. Bokassa taç töreni ülkenin o
dönemki gayri safi ulusla hasılasının % 32’sini harcadı.
Bunun yanında Burkina Faso’daki 1970 darbesinde askerler halkın
ahlakını düzeltmek için yönetime el koyduklarını iddia etti. Kadınların elbise
giymesinin yasaklandığı bu darbede aynı zamanda tembelliğe alışılmasın diye
Pazar günleri çalışma zorunluluğu da getirildi. Seyşeller’deki 1981 darbe girişiminde Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından desteklenen
askerler Başbakan France Albert René’nin ofisine Güney
Afrika rugby takımı kıyafetleriyle çıktılar. Darbeyi yöneten General
Başbakan’ın sekreterine “Güney Afrika rugby takımı Sayın
Başbakan’la tanışmak istiyor” diyerek binadan
içeri girdiler. Komorlar’daki 1995 darbe girişimini ise ülkenin
ulusal ordusundan askerler değil Fransız paralı asker Bob Dénard
gerçekleştirdi. Bir Avrupalının bir Afrika ülkesinde gerçekleştirdiği tek darbe
girişimi böylece Komorlar’da yaşandı. 1969 yılında Muammer
Kaddafi’nin gerçekleştirdiği darbe ise darbe
içinde darbe olarak anılıyor. Cunta darbeyi 1 Eylül günü sabah saat 5’te yapmaya karar vermişti, ancak Kaddafi saat 2’de uyandı ve
diğer cunta üyelerine haber vermeden darbeyi tek başına gerçekleştirdi.

Afrika’da gerçekleşen darbelerden yüzlerce benzer hikaye anlatabiliriz.
Kıtada 1950-2023 yılları arasında gerçekleşen 214 darbe girişiminin nedenlerini
bir tek koşula bağlamak ve tüm be darbe girişimlerini aynı kategoride
değerlendirmek doğru değil. 214 girişimin hepsi incelendiğinde ortaya temel
yedi koşul çıkıyor. Bunlar 1- 1971 yılında Uganda’daki İdi Amin
darbesinde olduğu gibi askerlerin kendilerinden önceki yönetimlerin ülkeyi
yeterince kalkındıramadıklarını düşünmeleri, 2- askerlerin 1966 yılında Gana’daki Joseph Ankrah darbesinde olduğu gibi ülkede ekonomik kriz olduklarını
düşünmeleri, 3- 2020 yılında Mali’deki Assimi Goïta
darbesinde olduğu gibi askerlerin ülkenin ulusal güvenliğinin tehlikede
olduğunu düşünmeleri, 4- 1965 yılında Demokratik Kongo’daki Mobutu Sese Sekou darbesinde olduğu gibi askerlerin ülkede büyük bir
yolsuzluk furyasının yer aldığını düşünmeleri, 5- 1997 yılında Sierra Leone’daki Johnny Paul Koroma darbesinde olduğu gibi askerlerin orduya yeterince
bütçe ayrılmadığını düşünmeleri, 6- 1975 yılında Nijerya’daki Mortala Mohammed darbesinde olduğu gibi askerlerin ülkede belli bir
etnik grubun devlet tarafından kayırıldığını düşünmeleri ve 7- 1966 yılında
Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Bedel Bokassa darbesinde olduğu
gibi askerlerin sivil yöneticileri kıskanmaları sayılabilir. Bu darbeler Afrika’daki ülkelerin postkolonyal dönemde yönetimin cumhurbaşkanları ve ordular
arasında nasıl paylaştırıldığını da bize gösteriyor. Sahraaltı Afrika
ülkelerinin postkolonyal dönemlerinde bağımsızlığı getiren siyasi partilerin
başkanlarının ilk cumhurbaşkanları oldukları görülür. Bu cumhurbaşkanlarının o
dönemdeki en büyük görevleri ülkelerinin bir daha kolonyal yönetim altına
girmemesini sağlamaktı. Ordular ise cumhurbaşkanlarının bu görevlerini yapıp
yapmadıklarını denetleyen kurumlar oldular. Cumhurbaşkanlarının gerek iç
gerekse dış politikada herhangi bir şekilde ülkelerini yeni bir kolonyal döneme
geçirdiklerinden şüphelenen askerler hemen yönetime el koydular. Yaklaşık
yetmiş yıl resmi olarak kolonyal yönetim altında kaldıkları için kendilerini
yöneten Avrupa ülkelerinden ister istemez etkilenen cumhurbaşkanları
karşılarında her zaman ulusalcı, mutlak bağımsızlık savunucusu ve yerel ordular
buldular. Birçok cumhurbaşkanı bu ordularla işbirliğine girdi, hatta bazıları
orduyu kendine yöneltilen tehditlere karşı siper olarak bile kullandı. Tüm
bunlarla birlikte ordular Sahraaltı Afrika ülkelerinin siyasetinde her zaman
büyük rol oynadı. Bir ülkede gerçekleşen darbe diğer ülkelere de hemen sıçradı.
Sahraaltı Afrika ülkeleri askeri darbeleri açıklayan teorilerden biri olan bulaşmaya  örnek verilebilecek vakaları
oluşturdu. Bulaşma teorisi kendini son üç yılda yaşanan darbelerde bir kez daha
gösterdi.

Askeri darbeleri açıklayan teorilerden bulaşma teorisine göre bir ülkedeki
darbenin yakındaki ülkelere de sıçrama ve o ülkelerde de darbelere neden olma
potansiyeli yüksektir. Bu bağlamda, 2020 yılından bugüne kadar Sahraaltı Afrika’daki darbe girişimleri iki kola ayrıldı. Birinci koldaki girişimlerde uzun
zamandır yönetimde bulunan cumhurbaşkanları hedefti ve São Tomé ve
Principe cumhurbaşkanı Carlos Viva Nova dışında hepsi devrildi. Gine’deki 2021 darbesi 2010 yılından 2021 yılına kadar cumhurbaşkanlığı
görevinde bulunan ve üçüncü dönemde de adaylığını açıklayan Alpha Condye karşı gerçekleşti. Bu darbe, örneğin, Galatasary’ı bile etkiledi. Kulübün
transfer etmek istediği oyuncu Diawara Gine Fas maçı için Gine’ye gitti ancak
darbe nedeniyle hava sahası kapandığından İstanbul’a gelemedi. Galatasaray da
Diawara’nın yerine başka bir oyuncu baktı. Sudan’daki 2021 darbesi
1989 yılından 2019 yılına kadar Cumhurbaşkanlığı yapan Omar Al Basheer’in politikalarını izlediği düşünülen Abdalla Hamdok’a karşı yapıldı.
2022 yılındaki São Tomé ve Principe darbe girişimi ülkedeki yoksulluk öne sürülerek
cumhurbaşkanı Nova’ya karşı gerçekleşti. 2023 yılındaki Gabon darbesi ise 2009
yılından 2023 yılına kadar cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan ve son seçimleri
de kazanan Ali Bongo
Ondimba’ya
karşı düzenlendi.  Gabon bu anlamda
Gine ve Sudan’a göre bir istisnaydı çünkü ülkenin 1967 yılında bağımsızlığını
kazanmasından beri cumhurbaşkanı Bongo ailesinden geliyordu. 1967’den 2009’a kadar Omar Bongo Ondimba, 2009’dan günümüze kadar da Ali Bongo Ondimba Gabon’u yönettiler.
Askerler darbeyi açıklarken temel olarak ülkelerinde uzun süre cumhurbaşkanlığı
yapan bu isimlerin yolsuzluklara karıştıklarını iddia ettiler. Örneğin Gabon’da Omar Bongo’nun kayıtlı 54 çocuğundan dokuzunun
adı bu tip yolsuzluklara karışmıştı. Nijer darbesinden farklı olarak, askerler
Bongo’yu bir süre sonra serbest
bıraktılar
.

İkinci kolda ise cihatçılara karşı girişilen mücadele yer aldı. Bu darbeler
birbirlerine komşu olmayan üç ülkede ancak birbirlerine yakın zamanlarda
gerçekleşti. Bu kolda bulaşma teorisi kendisi terörle mücadele ekseninde
gösterdi. İkinci kolun ilk örneği Mali’deki 2020
darbesiydi. 18 Ağustos 2020 tarihinde Mali askeri kuvvetleri Kati kentindeki
Soundiata askeri tesisini ele geçirdi ve tanklarla başkent Bamako’ya gelerek 2013 yılından beri görevde bulunan Cumhurbaşkanı Ibrahima
Boubacar Keita’nın hükümetini devirdiler. Darbenin
lideri Assimi Goïta’ya göre Keita hükümeti 2011 yılından
beri ülkenin kuzeyinde konumlanan cihatçı teröristlere ve ayrılıkçı Azawad
Cumhuriyeti’ne karşı yeterince mücadele
edemiyordu.  Darbeden kısa süre sonra
geçici başbakanlığa Bah N’daw’ı atayan Goïta dokuz ay sonra, 24
Mayıs 2021‘de, aynı nedenlerle N’daw’ı da devirdi.
Böylece Mali bir yıl kadar kısa bir sürede iki darbe girişimi geçirmiş oldu.
Mali’deki darbeler ordunun ulusal güvenliğin tehlikede olduğu düşüncesinden
yola çıkarak yapıldı. Mali’deki darbelerden sonra ise 31 Ocak 2022 tarihinde
Burkina Faso’da bir girişim oldu. Ülke
topraklarının % 46’sını işgal eden cihatçı gruplara karşı
gerekli mücadeleyi sürdüremediği düşünülen Cumhurbaşkanı Marc Christian Kaboré
Paul Henri Damiba tarafından devrildi. Geçici cumhurbaşkanı olan Damiba ise
yine aynı nedenlerden dolayı 30 Eylül 2022 tarihinde Ibrahim Traoré tarafından devrildi. Traoré bu darbeyle birlikte bir darbe girişiminde
bulunan en genç asker unvanını kazandı. 30 Aralık 2022 tarihinde halka seslenen
Traoré cihatçıları Fransa’dan sonra ikinci işgalciler olarak
nitelendirdi ve ülkesinin cihatçılarla mücadelesini ikinci kurtuluş savaşı
olarak değerlendirdi. Mali’den Burkina Faso’ya bulaşan darbeler 2023 yılında Nijer’e de bulaştı.
2021 yılındaki seçimlerle Cumhurbaşkanı olan Mohamed Bazoum 26 Temmuz 2023
tarihinde Abderrahmane
Tchiani
tarafından
devrildi. Tchiani tıpkı Mali’de ve Burkina Faso’da olduğu gibi, bu darbeyi Bazoum’u cihatçı
teröristlerle mücadelede yetersiz bulduğu için yaptığını söyledi. Bunun yanında
Bazoum’un Fransa’nın Nijer’deki uranyum
madenlerini işletme hakkı elde eden yeni bir Fransız şirketinin kurulmasına
izin vermesi darbenin ikinci nedeni idi.

Bu darbelerle birlikte Mali, Burkina Faso ve Nijer darbe kuşağının üç
ülkesi oldular, tüm bu darbeler ECOWAS ve AB gibi bölgesel örgütler tarafından
kınandılar. Aralarından sadece Nijer’deki darbe
Sahraaltı Afrika ülkelerini bir savaşın eşiğine getirdi, bunun da nedeni Nijer’in Batı ile sağlam ilişkisi olan bölgedeki tek ülke olmasıydı. ECOWAS’a ve özellikle Fransa’ya göre Nijer dışındaki diğer
ülkelerin Rusya ve Wagner Grubu ile kurduğu ilişkinin benzeri Nijer tarafından
kurulmamalıydı. Nijer bu anlamda köprüden önceki son çıkıştı. Üç ülkenin
orduları rejimin koruyuculuğu görevlerini üstlenerek darbelerini ulusal
güvenliğin tehdit altına alınmasıyla açıklamış oldular.

Şilililer Pinochet tarafından devrilen Allende’nin yasını bir
demokrasi festivali ile tutmaya hazırlanırlarken Afrika bizlere adeta bir
darbeler festivali sunuyor. Bu durumun tek sorumlusu her ne kadar sivil
yönetime dönmemekte ısrar eden askeri yönetimler olarak görülse de Fransa’ya da bir pay biçmek gerekiyor. 2010 yılında itibaren düzenli olarak
verdiği teröre destek operasyonlarını bir anda kesen, Sahel bölgesindeki
askerlerini de çekme kararı alan Fransa’nın terörle
mücadeleyi ulusal güvenliğin en önemli parçası olarak gören ancak bu konuda
yeterli malzemesi bulunmaya Afrika ülkelerinin ordularını hayal kırıklığına
uğrattığı bir gerçek. Bu noktada da devreye Rusya’nın girdiğini ve
ordulara Fransa tarafından desteklenen sivil yönetimlerden kurtulurlarsa
terörle mücadelede gerekli desteği sağlayacağı sözünü verdiğini belirtmek
gerekiyor. Bu noktada özel bir paralı asker gurubu olan Wagner Grubu’nu kullanan Rusya Wagner’in yaklaşık bir ay önce Putin’e yönelik bir başarısız darbe girişiminden sonra ipi eline almış gibi
görünüyor. Önce Wagner’in şimdilerde ise Rusya’nın desteğiyle uzun dönemli cumhurbaşkanlarından ve terörle mücadelede
yetersiz kalan yönetimlerden sıyrılan ülkeler yeni bir döneme girmiş görünüyor.
Bu ülkeler Al Şabab’ı bir türlü bitiremeyen Somali’ye, Boko Haram’ı
bir türlü bitiremeyen Nijerya’ya, sınırları içinde en az dört milis
grubunun her gün düzenli saldırılar düzenlediği Demokratik Kongo’ya, Müslümanlarla Hristiyanların birbirlerini yedişer örgütle biçmeye devam
ettiği Orta Afrika Cumhuriyeti’ne, 1980 yılından beri
cumhurbaşkanının Yaweir Museweni olduğu Uganda’ya, 1979 yılından
beri cumhurbaşkanının Theodor Obiang olduğu Ekvatoral Gine’ye, 1982 yılından beri Cumhurbaşkanının Paul Biya olduğu Kamerun’a büyük ders olmalı. 


Volkan İpek, Dr., Yeditepe Üniversitesi

Doktora derecesini 2015 yılının Haziran ayında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünden “Kral’ın Avrupalı Fas’ı: Fas Krallığı’nın Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Üyelik Başvurusunun Postkolonyal Boyutu” adındaki tezle alan Volkan İpek daha sonra Fransa Büyükelçiliği Postdoktora bursu ile Bordeaux Üniversitesi’ne gitmiştir. Türkiye’ye döndükten sonra bir dönem Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde ders vermiş, 2016 yılının Aralık ayında da Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev almaya başlamıştır. İlgi alanları postkolonyal teori,  güncel Afrika siyaseti,  Afrika tarihi, uluslararası politik ekonomi ve Türk Dış Politikası olan Dr. Volkan İpek doktorasını tamamlarken belirli sürelerle Afrika’nın çeşitli ülkeleri ile Taipei Ekonomi ve Kültür Misyonu Ekonomi Birimi’nin İdari kadrosunda görev almıştır. Afrika’da Toplum ve Siyaset, Türk Dış Politikası ve Uluslararası Politik Ekonomi Yeditepe Üniversitesi’nde şu ana kadar verdiği dersler arasındadır. 2008 yılından beri UEFA Avrupa Kupası ve FIFA Dünya Kupası organizasyon görevlisi de olan Dr. Volkan İpek’in Afrika ile ilgili ulusal ve uluslararası yayınları bulunmaktadır. Yaklaşık bir buçuk yıl öncesine kadar The Diplomatic Observer adlı dergide Afrika ülkeleri ile ilgili yazılar yazan Dr. Volkan İpek İngilizce, Fransızca ve Rusça bilmektedir.


Bu yazıya atıf için: Volkan İpek, ‘Afrika’da 11 Eylül: Darbeler Festivali’, Panorama, Çevrimiçi Yayın, 18 Eylül 2023, https://www.uikpanorama.com/blog/2023/09/18/vi/


Telif@UIKPanorama. Bu yazının tüm çevrimiçi ve basılı telif hakları Panorama dergisine aittir. Yazıda yer verilen görüşler yazarına/yazarlarına aittir. UİK Derneğini, Panorama Yayın Kurulunu, dergi editörlerini ve diğer yazarları bağlamaz.